Eren VESKE
Yeminli Mali Müşavir & Eski Gelirler Kontrolörü
YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERİN BAĞIMSIZ DENETİM GÖREVİ VE DOĞAL DENETÇİ SIFATI
GİRİŞ
Bağımsız denetim, ticaret şirketlerinin mali denetim fonksiyonunun uluslararası standartlara kavuşturulması maksadıyla getirilen bir düzenlemedir. Bu düzenleme ile finansal raporların uluslararası standartlara uyumlu olarak düzenlenmesinin sağlanacağı ve mali denetimin de belli edilen standartlara kavuşacağı düşünülmektedir.
Ticaret şirketleri;
-muhasebe işlemlerini sağlıklı yürütmek için, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerle,
-mali tasdik ve raporlama şeklindeki denetime dayalı vergisel yükümlülüklerini sağlıklı yürütmek için ise, Yeminli Mali Müşavirlerle,
öteden beri çalışmak suretiyle 3568 Sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu ve mevzuatı çerçevesindeki tüm uygulamalara uyum sağlamış bulunmaktadırlar.
Şimdilerde ise, ticaret şirketleri bağımsız denetim uygulamasına geçiş sürecindeki tartışmaların bir an önce sona ermesini beklemektedir.
Tartışmalar devam ededursun, biz bu yazımızda Yeminli Mali Müşavirlerin bağımsız denetim görevine ve doğal denetçi sıfatına vurgu yapmak istiyoruz.
MALİ DENETİM MESLEĞİNİN DOĞAL UYGULAYICILARI
İhtisas meslekleri kariyere dayalıdır.
Varsayalım ki siz Tıp Doktorlarını kastederek, “ yeni uzmanlık sertifikası” vermek için yeni bir düzenleme getirdiniz ve dediniz ki; “ “doktor” ve “uzman doktor”‘lar dan 15 yıl mesleki faaliyette bulunanlara üç yıllık mesleki tecrübe aranmaksızın eğitim ve sınavla “yeni uzmanlık sertifikası” verilecektir.”
Bu şu demektir; 15 yıllık deneyimi olan bir uzman doktoru – diğer bir anlatımla; Tıpta Uzmanlık Sınavını geçmiş ve zaten cerrah olarak mesleğini ifa eden uzman (operatör) doktoru – henüz TUS sınavını başarmamış ve uzman (operatör) olarak mesleki bir faaliyette bulunmamış olan doktor ile aynı kefeye koymak demektir.
Maaşallah!….
Belli ki!.. Düzenlemede hata yapılmış.
“Hata Rahmanidir, ancak; Hatada ısrar Şeytanidir”
İşte konu, ticari şirketlerin muhasebesel/ticari/mali/finansal denetimi olunca da bu işin cerrahları diğer bir anlatımla uygulamalı mesleki uzmanlığa sahip olanları, Yeminli Mali Müşavirlerdir. Bunu nasıl anlıyoruz? Tabi ki!… Yeminli Mali Müşavirlerin yaptıkları işleri düzenleyen kanun ve mevzuattan anlıyoruz.
Eğer, 213 Sayılı Vergi Usul Kanun’undaki ve 3568 Sayılı SMMM ve YMM’lik Kanun’undaki Yeminli Mali Müşavirlere ilişkin hükümleri ve Yeminli Mali Müşavirlik Tebliğ ve Yönetmelikleri ile mevzuat uygulamalarını bilmeyen birine, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ile Yeminli Mali Müşavir arasında ne gibi bir fark var diye sorarsanız; “biri yemin etmiş, diğeri yemin etmemiş mali müşavirdir” diyebilir.
Konu bu biçimde ele alınsaydı herkese yemin ettirilirdi ve hiçbir fark da kalmazdı.
Sizler, 3568 Sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanun ve mevzuat uygulamalarının nasıl hızlı bir şekilde uygulamaya geçtiğini zannediyorsunuz?
Her mesleğin lokomotifleri vardır. İşte finansal, ticari, mali ve vergisel denetim mesleğinin lokomotifleri de Yeminli Mali Müşavirlerdir.
Yeminli Mali Müşavirler, kendi kanunları uyarınca kamu mali denetimi konusunda uygulamalı mesleki yeterlilikleri kabul edilmiş ve de müşterek ve müteselsil sorumluk ile denetim ve tasdike yetkilendirilmiş ticari/mali/finansal denetim uzmanı olan meslek mensuplarıdırlar.
Kamu mali denetimine kifayetli oldukları mevcut mali mevzuat ile zaten sabit olan meslek mensupları Yeminli Mali Müşavirlerdir ve T.C. Yeminli Mali Müşavirlik mührü ile kamu görevini ifa etmektedirler.
Kaldı ki!.. Yeminli Mali Müşavirler, 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanuna da tabidirler.
Yukarıdaki açıklamalarımız ve betimlemelerimizden sonra Yeminli Mali Müşavirlerin Yeni Türk Ticaret Kanunu ve mevzuatı karşısındaki durumlarına bakacak olursak;
TTK’nun 400 madde hükmü aynen, “Denetçi, bağımsız denetim yapmak üzere, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa göre ruhsat almış yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir unvanını taşıyan ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yetkilendirilen kişiler ve/veya ortakları bu kişilerden oluşan sermaye şirketi olabilir………….” şeklindedir.
Yine, Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesi hükmü;
“Bağımsız denetçi: Bağımsız denetim yapmak üzere, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa göre yeminli mali müşavirlik ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış meslek mensupları arasından Kurum tarafından yetkilendirilen kişileri,….İfade eder…..” şeklindedir.
Yönetmeliğin “Denetçilik sınavı” başlıklı 16. maddesinde ise; “Denetçilik sınavı, sınava gireceklerin denetimle ilgili alanlardaki teorik ve uygulamaya ilişkin bilgilerini ölçmek üzere Kurum tarafından yapılır. Sınava girebilmek için 14 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen mezuniyet şartının sağlanması aranır. Denetçilik sınavı, aşağıdaki ana konuları kapsar; a) Muhasebe (Genel muhasebe, maliyet ve yönetim muhasebesi), b) Muhasebe Standartları (Türkiye Muhasebe Standartları, yıllık ve konsolide finansal tabloların hazırlanmasına ilişkin mevzuatta yer alan düzenlemeler ve standartlar), c) Kurumsal Yönetim İlkeleri ve Finansal Yönetim, ç) Denetim (Türkiye Denetim Standartları, mesleki etik kuralları, bağımsızlık, risk yönetimi, iç kontrol ve denetimle ilgili diğer mevzuat ), d) Genel Hukuk Mevzuatı (Ticaret Hukuku, Borçlar Hukuku, İcra ve İflas Hukuku, Medeni Hukuk, Vergi Hukuku, Sosyal Güvenlik Mevzuatı, İdare Hukuku), e) Sermaye piyasası, bankacılık, sigortacılık ve özel emeklilik mevzuatı, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler üçüncü fıkranın (b), (c), (ç) ve (e) bentlerinde, Yeminli Mali Müşavirler ise (b), (ç) ve (e) bentlerinde belirtilen konulardan sınava tabi tutulurlar……” hükmü yer almaktadır.
Yukarıdaki hükümlerden anlaşıldığı üzere; Yeminli Mali Müşavirler – diğer bir anlatımla; kanunları ile zaten mali denetime ve tasdike yetkilendirilmiş yetkin Kamu Mali Denetçileri – bu düzenlemeler ile kurslarla ve tekrar eğitimlerle yeniden “Denetçi” sıfatı kazanacaklardır.
Maaşallah!…
Oysa, Yeminli Mali Müşavirler öteden beri tarafsız ve bağımsız finansal ve mali denetim görevini zaten doğal olarak ifa etmektedirler.
Bağımsız denetim yetkilendirmesinde, Yeminli Mali Müşavirlerin mevcut kamu mali denetimindeki görev ve sorumluluklarının halen algılanmamış olması Yeminli Mali Müşavirlerin küçümsenmesi olarak kabul edilecektedir.
Buna göre, bağımsız denetim mesleğinin de geleceği adına umulur ki; mesleğin lokomotifleri olan Yeminli Mali Müşavirlerin, TTK’nun “Bağımsız Denetçi” hükümleri karşısında saygın yerlerinin belirlenmesi ve doğal mali denetçi sıfatlarının da kayıtsız, şartsız tanınması şeklinde düzenlemelere gidilir.
Yine umulur ki; “bağımsız denetim” başlığı altında uygulamada yaratılan Uluslararası Muhasebe Standartlarına ve Uluslararası Denedim Standartlarına uyum karmaşasına da bir an önce son verilir.
Bilindiği üzere, Amerika’da, 2001 yılında Arthur Andersen adlı bir denetim şirketinin şişirilmiş mali raporlamaları ve enerji dev’inin iflası, diğer bir anlatımla; “Enron Vakası” yaşanmıştı. Tabi ki bunun üzerine benzer vakaların tekrarını önleyici uluslararası denetim standartlarına ilişkin uygulamalara ilave önlemler getirildi. Fakat bizler çok iyi biliyoruz ki; Amerika’daki sistem zaten temelde hatalıydı. Bize göre, bu hata halen devam ediyor. Hatta!.. ülkemizdeki Yeminli Mali Müşavirlik uygulamalarının dahi doğruyu yakaladığını, sadece ıslahına yönelik çalışmaların yapılmasının yeterli olduğunu biliyorduk.
Şimdi ise; uluslararası uygulamalardaki hatalar, maalesef “bağımsız denetim” uygulamaları ile ülkemize de taşınmaktadır. Şöyleki;
Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesi hükmünde;
“Bağımsız denetim kuruluşu: Kurumca bağımsız denetim yapmakla yetkilendirilen ortakları yeminli mali müşavirlik ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış meslek mensuplarından oluşan sermaye şirketlerini,….İfade eder…..” şeklindedir.
Yine; Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin “Mesleki Etik İlkelere Uyma” başlıklı 21. maddesinde “(1) Denetim kuruluşları ve denetçiler; a) Dürüstlük; bütün mesleki ve iş ilişkilerinde dürüst, açık, doğru ve güvenilir olmak, b) Tarafsızlık; önyargıların, temayüllerin, çıkar çatışmalarının veya başkalarının nüfuzlarını kötüye kullanarak meslek veya işle ilgili muhakemelerini ve kararlarını etkilemesine izin vermemek, c) Mesleki yeterlik ve özen; uygulama, mevzuat ve denetim tekniklerindeki güncel gelişmeler ışığında, mesleki bilgi ve beceriyi, denetlenen işletmelerin yeterli denetim hizmeti almalarını temin edecek bir seviyede tutmak ve TDS’ye uygun bir şekilde ve özen içinde hareket etmek, ç) Sır saklama; mesleğin icrası sırasında elde edilen bilgilerin gizliliğine riayet etmek; söz konusu bilgilerin açıklanması için yasal veya mesleki bir hak veya görevin bulunması durumu saklı olmak kaydıyla, uygun ve belirli bir yetki olmaksızın bu tür bilgileri üçüncü kişilere açıklamamak ve kendisi veya üçüncü kişilerin çıkarlarına kullanmamak, d) Mesleğe uygun davranış; ilgili mevzuata uymak ve denetim mesleğinin itibarını zedeleyici fiil ve davranışlardan kaçınmak, şeklindeki ayrıntıları Kurum tarafından belirlenecek mesleki etik ilkelere uymak zorundadır. (2) Denetim kuruluşları, denetçiler ve denetime katılanlardan, her bir denetimden önce ve her halükarda yılda en az bir kez, bağımsızlık, tarafsızlık ve sır saklamayla ilgili kuruluş politika ve süreçlerine uygun davrandıklarına ve davranacaklarına ilişkin yazılı taahhüt alır. Denetçiler ve denetime katılanlar, denetime başladıktan sonra birinci fıkrada belirtilen hususları olumsuz yönde etkileyebilecek hususların ortaya çıkması halinde ise, bu durumu denetim kuruluşuna yazılı olarak bildirir.” hükmü yer almaktadır.
Görüldüğü üzere, denetim konusunda kurulan sermaye şirketlerine denetim yetkisi verilmekte ve şirketsel yapı ruhsatlandırılmaktadır. Haliyle, canlı bir varlık olmayan bu “denetim kuruluşları” na; dürüstlük, tarafsızlık, mesleki yeterlik ve özen, sır saklamak ve mesleğe uygun davranışta bulunmak gibi mesleki etik ilkelere uyma zorunluluğu getirilmiştir.
Oysa, denetim konulu sermaye şirketleri, bir gerçek kişi, insan değildir. İnsanlara has olan bu meziyetlerin canlı olmayan varlıklara da getirilmesi zorunluluğu ise; Ticaret Kanununun 400. maddesinde yer alan “Denetçi, bağımsız denetim yapmak üzere, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa göre ruhsat almış yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir unvanını taşıyan ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yetkilendirilen kişiler ve/veya ortakları bu kişilerden oluşan sermaye şirketi olabilir………….” hükmünden kaynaklanmaktadır.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım; Şirket demek, hissedar demektir, hisse oranının da kar dağıtımı demektir, sermaye demektir, say demektir ve ticaret demektir.
Zaten ülkemizde öteden beri bağımsız denetim uygulamaları şirketsel yapı içerisinde uygulanıyordu. Peki ne oldu?…. Denetim, ticari bir sektör haline gelmedi mi?
Zaten bu yüzden “Enron Vakası” olmuştu. Ülkemizde de onlarca banka battı, hepsinin de bağımsız denetim raporu vardı. Sonuç itibariyle, bir Bankalar Yeminli Murakkıbı veya Maliye’nin Denetim Elemanı raporu ile bunlara el konulup işlemleri durdurulmadı mı?
Teknik bilgi ve tecrübe sahibi ehil kişi gerçek kişidir, cansız bir varlık olan sermaye şirketi değildir. Dolayısıyla, ortakları SMMM veya YMM de olsalar, hiçbir sermaye şirketi denetçi olamaz, ruhsatlandırılamaz. Kamusal denetim mesleği ihtisas gerektiren mesleklerdendir, serbest meslektir ve şahsi bilgi ve tecrübeye dayandığı için de şahsi sorumluluk esası vardır.
Bu nedenlerle, “bağımsız denetim” yetkilendirmelerinde; sermaye şirketleri yetkilendirilemez, iki farklı ihtisas ve meslek grubu olan SMMM’ler ile YMM’ler de, hele hele SMMM’lerin YMM olabilmeleri kanunlarında şartlara ve sınavlara tabi iken, aynı konumda ele alınamaz.
“Bağımsız denetçi” olarak yetkilendirilen ve zaten kendi kanunlarınca mahkemeler huzurunda “Yeminli Mali Müşavirlik mesleğinin bir kamu hizmeti olduğunu bilerek, Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına, mesleki kurallara ve meslek ahlakına uyacağına, mesleğini tam bir bağımsızlık, tarafsızlık ve dürüstlükle yerine getireceğine, üzerine aldığı işleri dikkat ve özenle yapacağına namusu ve şerefi üzerine “ yemin etmiş Yeminli Mali Müşavirlerden bağımsız denetim faaliyeti için bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmiş olanlardan ekipler kurması ve buna ilişkin taahhütlerde bulunması da istenemez.
Yeminli Mali Müşavirler zaten Gelir İdaresinin yanı sıra pek çok kamu kurumun denetim ihtiyacını da karşılıyorlarken, “bağımsız denetim” sıfatının verilmesinde Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler için aranan aynı şartların aranması Anayasal değildir.
Bağımsız denetim uygulamasına mükellef açısından bakıldığında ise; Yeminli Mali Müşavirlik denetimi kapsamına girmiş olup halk’a açık olmayan, sermaye piyasası uygulamalarına da tabi olmayan şirketlerin ayrıca bağımsız denetime tabi olma zorunlulukları rasyonel bulunmamaktadır. İlave bir maliyettir.
Şirketlerin uluslararası muhasebe standartlarına uygunluk denetimine ilişkin zorunluluk, Yeminli Mali Müşavirlere Özel Amaçlı Rapor yazdırılmak suretiyle giderilebilecekken farklı yapılar çerçevesinde çözüm aranmış olması, kamusal denetimde kaos yaratmaktadır.
Unutmayınız ki, milli ekonominin tankları, topları bu sanayi kuruluşlarıdır, bu fabrikalardır yani bu mükelleflerdir.
SONUÇ
Bilinmelidir ki; Mali Müşavirlerin, Yeminli olanları kamu mali denetiminde yetkin olanlarıdır. Kanunlarından gelen görev, yetki ve sorumlulukları da denetim ve tasdik’tir. Bu haliyle, 15 yıllık Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlikte geçen süre ile 15 yıllık Yeminli Mali Müşavirlikte geçen süre de aynı değildir.
Mevcut haliyle, Yeni TTK’nun ve Yönetmelik’in “Denetçi”’lere ilişkin yukarıda belirttiğimiz hükümleri mali mevzuata uyumlu olmaktan uzaktır.
Yine mevcut haliyle, bağımsız denetime tabi olan Ticaret Şirketleri nezdindeki bağımsız denetimlerde veya denetimlerin bütünlüğü açısından şirketin ticari işlemleri ile alakalı diğer Ticaret Şirketleri nezdindeki karşıt denetimlerde, yetkilendirilmiş bağımsız denetçilere defter ve belge ibrazına ilişkin Yeni Türk Ticaret Kanunu hükümleri ile net yasallık sağlanmamıştır.
Oysa, Yeminli Mali Müşavirlerin kamu mali denetimindeki yetkileri 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 256’ncı maddesi hükmünden zaten gelmektedir.
Eğitim ve sınavla “Bağımsız Denetçi” olarak yetkilendirilecek Mali Müşavirlerin, Serbest Muhasebeci olanlarının da; uygulamalı denetim deneyimlerinin aranmasında, kanunları gereğince mali denetim fonksiyonunu icra eden bir Yeminli Mali Müşavirlik’de 3 yıllık görev yapmış olmalarına bakılmalıdır.
“İlmiyle amel etmeyen, bülbülü taklit eden kargaya benzer”
Yeni Türk Ticaret Kanunu ve mevzuatı ile getirilen bağımsız denetim uygulamalarında, mesleğin lokomotifleri olan Yeminli Mali Müşavirlerin mesleki bilgi ve deneyimlerinden de faydalanılması kaçınılmazdır. Ancak, bu faydayı sağlayabilmek için; Yeminli Mali Müşavirlerin, TTK’nun “Bağımsız Denetçi” hükümleri karşısındaki saygın yerlerinin belirlenmesi ve doğal mali denetçi sıfatlarının da kayıtsız şartsız belirlenmesi iktisadi ve ticari hayatın doğal akışına uygun olacaktır.
Konu hakkında söz sahibi olacakların da iyi belirlenmesi gerekmektedir. Yeminli Mali Müşavirlerin aktif çalışanlar listesinde yıllarca yer almış ve çalışma istatistikleri kriterlerin üzerinde olan Yeminli Mali Müşavirlerin, uygulama erbapları olduğu söz sahibi oldukları gerçeği göz ardı edilemez.
Düşünün ki, Savunma Bakanlığı ilk kez Çin’den savaş uçakları satın aldı ve bunları kullandırmak için de; yıllardır savaş uçakları kullanan F16 pilotlarına ve hiç F16 savaş uçağı kullanmamış ve “Uçuş Kayıt Defteri” tutmamış fakat 2 haftalık teorik eğitimle pilotluk sertifikası verilmiş pilotlara ve de ortakları bunlardan oluşan sermaye şirketlerine yetki veriyor.
Hala düşünmeyecek misiniz?
Olaya vatandaş açısından da bakınız; Siz, kalp ameliyatı olmak için, sizin yeni getirdiğiniz düzenleme ile “yeni uzmanlık sertifikası” almış ve/fakat Tıpta Uzmanlığını almamış ve cerrah olarak da mesleğini hiç icra etmemiş bir doktorun masasına mı yatarsınız? Yoksa, Tıpta Uzmanlığını almış ve mesleğini zaten cerrah olarak yıllardır icra eden bir uzman (operatör) doktorun masasına mı yatarsınız?
Kanunlar hukuk’a uygun değil ise, batıldır ve hüküm ifade edemez. Zorlamalar ise sadece kaos yaratır.
Siz, “…/…/…… tarihten itibaren yer çekimi kaldırılmıştır” diye kanun yaptığınızda, yer çekimi kalkıyor mu?